30 Haziran 2009 Salı

"Bu zaferle[M.Ö. 73 yılında kazanılan ilk zafer] birlikte, Spartaküs’ün başlattığı ayaklanma artık yüz binleri harekete geçiren bir genişliğe sahip oluyor. Ayaklanmanın ciddiyetini fark eden Roma Kralı, elit lejyon birliklerini güneye sürmeye karar veriyor. Bu sırada tarihin yasaları işliyor ve daha kendi ayakları üzerinde durabilecek maddi temelden fersah fersah uzak olan ezilen sınıflar, eldekini tüketerek ve hatta kimi yerlerde yağma ve talan ile hayatta kalabiliyorlar".
Burada üzerinde duracağımız esas kısım alıntının ikinci kısmı, yani o dönemin ezilen sınıflarının kendi ayakları üzerinde durmaktan uzak olmaları değerlendirmesidir. Neden o dönemin ezilenleri kendi ayakları üstünde durmaktan uzaktır? Sanırım bu soruyla başlayabiliriz ve faydalı da olur. Önce bu mücadelenin dinamosundan başlayalım yani Spartaküs'ten. Spartaküs kararlıdır. Bunu şuradan anlıyoruz 70 kişide olsa yola çıkıyor. Spartaküs yazıda geçtiği biçimiyle sorunun kökünü görmüş ve oraya yönelmiştir, buda bize Spartaküs'ün kafasında ki yolun sonunda iktidar olduğunu gösteriyor. Spartaküs'ün başlattığı bu mücadeleye binlerle sayılan insan katılıyor. Tüm bunlara rağmen bu mücadele başarıya ulaşamıyor. Demek ki isyancıların hanesine artı olarak yazılabilecek bunca şey kendi ayakları üzerinde durmalarına yetmiyor, başka birşeye ihtiyaç duyuluyor. Bu noktada insan iradesinin ve nesnelliğin (verili tarihsel kesitte toplumsal formasyonun sundukları)tarihin kimi evrelerinde birbirini bütünlemesi ve burada konu edindiğimiz mücadele ve benzerlerinin başarıya ulaşmasını birazcık açabiliriz. Örneğin Spartaküs'ün mücadelesinde insan iradesinin ve kararlılığının sergileyebileceği herşey nerede ise sergilenmiştir, yukarıda bahsettiğimiz nesnelliktir eksik olan. Üzerine konuştuğumuz yazıda bahsedilen kendi ayakları üzerinde duramama durumu bu nesnelliğin ezilen sınıflar üzerinde ki yansıması veya izdüşümüdür. Şu genelleme hatırlatılabilir burada, toplumsal alanda gerçekleşen bir mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için a)verilen mücadelenin arkasında birikmiş bir güç olmalıdır, nicel anlamıyla bu mücadeleye destek ve gönül veren bir insan kitlesi. b) yukarıda ki örneğimizde bize göstermiştir ki verilen mücadelenin başarıya ulaşmasında, mücadelenin erildiği zamanın ve mekanında önemi vardır. Yine üzerine düşündüğümüz yazıdan bir alıntıyla devam edelim. MÖ 73 yılında İmparator Crassus’un şahsında köle sahipleri, tüccarlar ve diğer tüm ezen sınıflar; bu büyük hesaplaşmadan zaferle çıkıyorlar. "Tarihin yasaları işliyor. Kendi ayakları üzerinde durabileceği bir örgütlenmeden uzak olan ezilen sınıflar için, tarihin yasaları acımasızca işliyor." Spartaküsün ordusu yeterli bir örgütlenmeye sahip değildir deniyor. İlk bakışta iyi bir örgütlenme oluşturmak insan iradesiyle olacak bir şeymiş gibi düşünülebilir, ama her örgütlenme zaman içinde bir çok deneyimin yaşanmasından süzlüp gelen bir birikimdir. Örnegin en bilinen örgütlenme devlettir. Devlet başı sonu olmayan bir yapı değildir. Tarihin belli bir döneminde ortaya çıktı ve başka belli bir döneminde de ortatan kalkacağı iddia edilebilir. Şimdilik öznellik-nesnellik tartışmasına dair söyleyeceklerim bu kadar, tabi bir not ekleyerek. Öznellik ve nesnelliğin sınırları kesin çizgilere belirlenmiş değildir, ve kimi zamanlarda ağırlığı öznelliğe yani insan iradesine kaydırır ve tarihin seyrinde değişikliğe yol açılabilir tabi bununda sınırları var.